16 Kasım 2010 Salı

İstanbul - Paris - Buenos Aires

Sizlere aylardır beklediğimiz Buenos Aires gezimizin ikinci gününden sesleniyorum. Saat 05:45. Aramızda 5 saat olduğu için bizim evde şu anda saat 10:45 ve Alp'in çizgilim saati. 02:30' dan beri uyanıp 'poposu' yardımıyla tekrar uyuyoruz. Sonunda 4 gibi tamamen uyandık. Ozan hala uyuyor. Umarım bu uyku gün içinde bize ekstra enerji olarak geri dönecek. Keza dün Alp 19 saatlik yolcukluktan hiç etiklenmemiş gibi 'düz duvara tırmanma mode on' devam etti.
Yolculuk tahmin ettiğimizdan daha iyi geçti. Eğer havalimanına indikten sonra uçak içinde ve pasaport kuyruğunda o kadar beklemeseydik, harika geçti bile diyebilirdim. Etrafta Alp' den başka hiç çocuk yoktu. Onu yaşının üzerinde bir zorluğa soktuğumuz için suçluluk hissettim. Neyse birlikteyiz, mutluyuz.
Havalimanından çıktıktan sonra yemyeşil düzlükler boyunca otelimize doğru ilerledik. Şehir dümdüz ve yemyeşil.  Otelimiz Palermo Hollywood bölgesinde Own Hotel. 5 Yıldız diye geçiyor ama bize pek öyle gelmedi. Yeni dönem hip otellerdeki minimalizm bizim otelde de var. Gardrop yok, çekmece yok, makyaj yapacak biryer yok. Böyle olunca herşeyimiz açıkta ve Alp tarafından didiklenmeye açık. Minik içki ve şarap şişeleri bir sehpanın üzerinde duruyor ve Alp fırsatını bulur bulmaz elinde şişerlerle yatağın üzerinde zıplıyor. (şişeler plastik) İlk odaya girdiğimizde kaşla göz arasında tirbuşonu ele geçirdi. Bakmadığı bir anda Ozan sakladı. Şimdi  'hani o kolları olan dikici uzay gemisi' ni arıyor. Neyseki yatağımız kocaman, yastıklar pofuduk ve personel inanılmaz sevimli ve yardımcı.
Dün odaya yerleştikten sonra üçümüz de duş alıp dışarı çıktık, Palermo Soho ara sokaklarında dolaştık. Bugün 'flea market' günü olduğu için heryer neşeli ve kalabalıktı. Çok çocuk var, insanlar cana yakın. Alp' i seven, ilgi gösteren çok, Alp ilgiden mutlu, herkese 'Hola' demeye başladı bile. İngilizce konuşan pek olmadığı için biraz zorlanıyoruz, hiç olmazsa sayıları öğrensek iyiymiş. Ozan' ın ileri dil öğrenme becereleri sayesinde derdimizi anlatabiliyoruz. Otele dönerken su aldığımız büfeci ile İspanyolca sohbet bile etti. 
Soho' da küçük-büyük yerel butikler, barlar, restoranlar hepsi çok şık. Miss Sixty, Diesel ve Desigual dışında uluslararası bir marka göremedik. Özellikle upuzun Armenia caddesi çok canlıydı. Time Out Buenos Aires' de de bir çok Ermeni restoranı oladuğunda bahsediyordu. Ermenilerin buralara kadar gelip böyle yer etmesine şaşırdık. Malum yol uzun. Mutlaka bir hikayesi vardır, araştırmalı. Danimarka' nın ıssız köyünde bile pizzacı olarak karşıma çıkan Türkler buralara yetişememiş gibi. Henüz karşımıza bir dönerci çıkmadı. 
Yemeğimizi akşamüstü bir et restoranında yedik. Alp koltukların tepesinde zıpladığı ve et bıçaklarını aşırmaya çalıştığı için ne yediğimizi pek anlamadık. Sonunda Alp, dış kapıyı kapanmasın diye bağladıkları duvara çivili kancayı duvar ile birlikte sökünce Ozanla derin bir umutsuzluğa kapıldık. Şimdi saat 06:25 oldu. Otel bize kahvaltı verir mi acaba? Bir deneyelim.      

Klasik Buenos Aires kahvaltısı 

Alp birazdan arkasında görünen kapının icabına bakacak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder