Buenos Aires çocuklar için harika bir şehir. Öncelikle geniş yolları ve kaldırımlarıyla çocuk-bebek arabaları için çok rahat. İstanbul' un en havalı civalı semtlerinden Nişantaşı'nda maalesef çocuk arabası kullanmak imkansıza yakın. Birkaç sokakta bir karşımıza yeşillik parklar ve kumlu oyun alanları çıkıyor. Parklarda, bizdeki gibi kayan çocukların elektriklenmeden saçlarını diken diken eden plastik kaydıraklar değil, tahta kaydıraklar var. Alp bu parklardan çıkmak istemiyor, günde iki-üç park ziyareti yapıyoruz.
Şehrin içinde ve dışında birer tane hayvanat bahçesi var. Aslında şehir dışındaki Temaiken' e hayvanat bahçesi demek haksızlık olur. Hayvanlara geniş, doğal alanlar yapılmış. Siz de bu alanların etrafına yapılmış tahta köprülerden hayvanlara bakabiliyorsunuz. Bu iki hayvanat bahçesi de yolu git git bitmeyen Darıca ile karşılaştırılamayacak güzellikte. Ayrılırken hayvanlar için üzüntü duymuyorsunuz.
Alp' in en iyi vakit geçirdiği yerkerden biri de Museo De Los Ninos - Çocuk Müzesi oldu. Biz gittiğimizde gruplar halinde gelen anaokulları vardı, çocuklar tam anlamıyla kendilerini kaybediyorlar. Buraya kısaca 'gerçek hayat simülasyonu' diyebiliriz.
Müzedeki Mac Donalds simülasyonunda Alp' in hazırladığı plastik hamburger ve tahta patates kızartmaları.
Bir günümüzü Tigre' de geçirmeyi planladık. fakat burda bir günü dolduracak kadar aktivite bulamadık. Eğer amusement park Parque de la Costa açık olsaydı bir kaç saat burada geçirebilirdik. Fakat her zamanki gibi parkın açık olduğu gün ve saatleri kontrol etmediğimiz için donakaldık. Tigre' deki bot gezisi fena değildi fakat merkezden 1 saatlik yola kesinlikle değmez. Buraya gelirken taksiye verdiğimiz paranın onda birini trene vererek çok rahat bir şekilde merkeze döndük.
Delta kenarında 'Dolce Vita'
Ben Buenos Aires' i sevdim. Çocuksuz aileler için gece hayatı ve tango showlar ile daha eğlenceli bir yer olabilir. Çocuklular için de hem çocuk aktiviteleri açısından hem de yemek çeşitleri açısından uygun bir yer. Palermo Holywood' da akşam yürüyüşü yaptığımız sırada keşfettiğimiz Las Cabras' a sanırım üç kere gittik. Yemekler harikaydı, kırmızı masa - sandalyeleri, bembeyaz örtüleri ve mum aydınlatması ile ortam çok güzeldi. Ayrıca Alp' e oyalanması için boya kalemleri ve defteri verdiler. Bir anne başka ne ister? Yemek konusuna girmişken sabahları çılgınca tükettiğimiz dulce de leche' i atlamak olmaz. Dulce ve leche li bir çok tatlı ve dondurma da var, mutlaka denenmeli ve hatta eve dönerken birkaç kavanoz alınmalı. Dondurma kesinlikle İtalyan dondurmaları ile yarışır güzellikte. Biz en güzel helado' yu Munchi' s de yedik.
Şehrin tek kötü yönü sokakların pisliği. Buenos Aires' de sanırım köpeği olmayana kız vermiyorlar. Herkesin elinde en az bir köpek ve kaldırımlarda bol bol köpek kakası var. Köpek gezdiriciliği en popüler meslek. Tabii bir de yol var. Alp' le Paris' den sonra 13 saat daha uçmak gerçek bir maceraydı. Bu yolculuğu atlattıktan sonra artık herşeyi başaracak güce sahipmişim gibi hissediyorum. Alp ilkokula başlayana kadar artık birlikte uzun yol yok bize. (diyorum ama, buna kendim de inanmıyorum:)
Sokaklar duvar resimleriyle dolu, hepsinin resmini çekmek istedim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder